Anca kendime gelebiliyorum. Ne oldu, nasıl oldu ne ara oldu, ne yaptım hiç bilmiyorum. Çok korktum her saniyesinde yaşadığım korkuyu hatırlıyorum ama ne yaptım, bilmiyorum.
Evet İzmir’deki depremi iliklerine kadar hissedenlerden biriyim. Tüm o korkuyu… Buraya kadarmış dedim, öldüm, bu yaşıma kadarmış ömrüm dedim. Çığlıklar attım. Durmadığı her saniye, her artışında sarsıntının biraz daha bağırdım avazım çıktığı kadar. Okuldaydım ama o an yalnızdım. Tek hatırladığım birinin varlığını hissetmekti. Biriyle göz göze gelmek. Bilmiyorum belki de abartmadığımı başkasının da gözlerinde o korkuyu görmek istedim… O an kendimi korumak aklıma bile gelmedi açıkçası. Kalkıp çığlık ata ata koridora çıktım. Müdür odası yan odamdı umudu orada aradım. Ve evet, birileri vardı ve benim gibi korkmuşlardı, gördüm gözlerinde. Nihayet müdürümden gelen komutla kendimi korumam gerektiğini fark edip çömeldim, sonrasında fark ettim, cam kapının önünde duruyordum ve bir elimle de gidip gelen kapıyı tutmaya çalışmıştım. Ne acı… Sonra sanıyorum ki sarsıntı bittiği için müdürüm korunduğu yerden çıkıp çömeldiğim yerden beni kaldırdı, yangın merdivenlerine beni yönlendirip öğrencilerin yanına gitti. Merdivenlerden inmem gerekiyordu ama ayaklarım o kadar titriyordu ki basamağı bulamadım. Bir kaç öğrencinin sesini duydum yanıma geldiler ve kol kola birlikle bahçeye ulaştık nihayetinde. Öylece durdum, neden sonra bana su getirdiklerini fark ettim, elimin titremesinden dökülmeyip kalan bir kaç damla suyu içtim. Sonra etrafıma baktım. Bir sürü öğrenci vardı, korkmuşlardı, o an kendime geldim. Düşündüm, eşim işe gitmemişti, evdeydi. Annem babam arkadaşlarım… O arada eşim aradı, iyiydi, ‘evde her şey devrilip kırıldı.’ dedi.
Sonra aklıma gelen herkesi aramaya çalıştım. Hat düşmüyordu tabi ki. Whatsapp’tan aramamı söylemişti eşim, o da öyle yapmıştı. Aradım; annem, babam, bir kaç arkadaşım. Evet hepimiz iyiydik. Sonra arayabildiğim kadar velimi arayıp öğrencilerimle konuşturmaya, iyi olduklarını bilmelerini sağlamaya çalıştım. Sonra bir yerlerden öğrenenler evlerin yıkılmış olduğunu söylediler. O an işte… Acı o an geldi.
Herkes benim, bizim kadar şanslı olamamıştı. Ben son diye düşünmüştüm ama gerçekten ‘son’ olanlar vardı. Allah’ım ne büyük acı ! Bildiğim yerler, geçtiğim gördüğüm binalar tuzla buz olmuştu. Canlar altındaydı.
Az önce 3 yaşındaki Elif’in 65 saat sonra kurtarıldığını öğrendim.
Acımız çok büyük, binalarımızdaki çatlakları halledeceğiz elbet ama ruhumuzda bıraktıkları hiç geçmeyecek… 30 Ekimi hep içimiz yanarak hatırlayacağız.
Geçmiş olsun.
BeğenLiked by 1 kişi
“Çok geçmiş olsun” demek fazlasıyla beylik kalıyor.
Ama ağzımız alışmış bir kere, iyi dilekleri başta türlü iletmek zor…
Büyük bir acı..
Sabır dilemekten başka çare yok kalanlara.
Enkazdan 58 saat sonra çıkan İdil ve 65 saat sonra çıkan Elif bir nebze de olsa umut verdi..Ama gidenler, o betonların altında hayatlarına veda edenler ve yakınları…Çok çok çok zor. Allah yardımcıları olsun.
BeğenLiked by 1 kişi
Gelmiş geçmiş olsun. Rabbim tekrarını yaşatmasın. Depremde vefat edenlerin geride bıraktıkları sevenlerine, zor olan sabrı dilemekten başka bi şey gelmiyor elden. Canım zümrem, depremde aklımdan ilk geçenim hepimize çok geçmiş olsun🙏🙏
BeğenLiked by 1 kişi
Öncelikle yazınızı titreyerek okudum. Depremin insanda ve doğada büyük sarsıntılar yarattığını biliyordum ama ilk kez yaşayan birisinin kaleminden okuyorum, hem de depremi hissederek. Yazınını izniniz olursa http://www.3uncugoz.com‘da yayınlamak istiyorum. Slmlar,iyilikle kalın.
Şeyhmus Çakırtaş
BeğenBeğen
Tabi ki yayınlayabilirsiniz. Teşekkürler.
BeğenBeğen
Ne içten ifade etmişsin, sana şu an kalbimle sarılıyorum🖤
BeğenLiked by 1 kişi