Dört mevsim yaşadık seninle… İlkbaharı da kışı da yazı da sonbaharı da gördüm seninle…
Bir ilkbahar günü başladı aşkımız. Yeni açan çiçekler gibi, yapraklar gibi günden güne filizlendi. Ruhumuz güneş gibi ışıl ışıldı, kalplerimiz de ısınmaya başlamıştı birbirine… içimiz sığmıyordu içimize, yere göğe haykırmak istiyorduk aşkımızı.
Ardından yaz geldi… Ayrı düşmüştük bir süre için. Sensizlik sıcak kadar bunaltıcıydı, özlem ise güneş kadar kavurucu. Sen de aynı duygular içindeydin. Yine de pırıl pırıldı ilişkimiz, gökyüzü gibi bulutsuzdu…
Sonbahar geldi. Yapraklar sararıp dökülmeye, yağmurlar yağmaya başladı. Hüzün vardı mevsimde ve bizde de. Her şeye rağmen birbirimizden kopamıyor, her yağmur damlasında daha çok anlıyorduk birbirimizi sevdiğimizi. Bazen gökyüzü gibi ağlıyordum bende, belki de sen de…
Kış geldi en nihayetinde; soğuk, kötü ve bunaltıcı bir havayla. Varlığınla ısındım, bakışınla, dokunuşunla, sesinin verdiği güvenle. Isıttık birbirimizi sevgimizle..
Tekrar ilkbahar geldi sonra. Ama beraberinde umut, neşe, mutluluk getirmedi gelirken. Kocaman bir hüzünle geldi ilkbahar… Ayrılıkla geldi…
26 Mayıs 2010 – Çarşamba
Les saisons c’était avant
Aujourd’hui la nature a été séparée de l’ordre par l’homme qui prétend vouloir tout régir…alors à l’idée que l’amour tombe entre ses mains, je ne frissonne pas je pétrifie…Il faut mettre su soleil en soi, pas sur la cheminée sous un globe (terrestre) et se tirer un bout de taire pour potager avec l’âme soeur sans peur de l’utopie. Elle est la saison universelle pour aimer…
N-L
BeğenLiked by 1 kişi
Bi an kendi duygularımı anımsattı yazdıklarınız… Tebrikler
BeğenLiked by 2 people
Teşekkür ederim..
BeğenLiked by 1 kişi